Dünya genelinde insan hakları savunucuları zorlu bir süreçten geçiyor. Özellikle sağcı ve baskıcı iktidarların yükselişiyle birlikte hak ihlalleri artarken, bu ihlallere karşı mücadele edenler de baskı altında kalıyor. Peki, bu zorlu koşullarda insan hakları savunucuları nasıl bir araya geliyor ve mücadelelerini nasıl sürdürüyor?
Baskıcı İktidarlar ve Hak İhlalleri
Dünya genelinde sağcı ve baskıcı iktidarların sayısının artması, insan hakları ve özgürlükleri açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Avrupa'da İtalya, Hollanda, Portekiz, İsveç gibi ülkelerde aşırı sağcı partilerin iktidara gelmesi, bu partilerin söylemleri ve uygulamalarının insan haklarıyla uyumlu olmadığını gösteriyor. Aynı zamanda Almanya ve Fransa gibi ülkelerde de benzer zihniyete sahip sağ partiler yükselişte. Sağ ve baskıcı politikalar sadece Avrupa'nın sorunu değil. ABD'de Trump yönetiminin izlediği politikalar ve Putin yönetiminin uygulamaları da hak ihlallerine yol açıyor. Çin hükümeti ise baskıcı bir yönetimle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri hakkını milli güvenlik gerekçesiyle kısıtlıyor.
Baskıcı iktidarlar, kendi egemenlik alanlarında ve askeri varlıklarının bulunduğu diğer coğrafyalarda ağır hak ihlallerine neden oluyor. ABD'nin Ortadoğu'da yol açtığı yıkımlar ve Putin yönetiminin Ukrayna'da yürüttüğü savaş, bu ihlallerin en çarpıcı örnekleri arasında yer alıyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi (OHCHR), Ukrayna'daki saldırılarda binlerce insanın öldüğünü ve yaralandığını belirtiyor. Filipinler, Belarus, Myanmar, Kuveyt, Guatemala gibi ülkelerde de birçok alanda ağır hak ihlalleri yaşanıyor. Türkiye'de de insan hakları alanında ciddi gerilemeler olduğu uluslararası raporlarla belgeleniyor. İfade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı, basın özgürlüğü, işkence ve kötü muamelenin yasaklanması gibi konularda önemli sorunlar yaşanıyor.
Hak Savunucularına Yönelik Baskılar
Sağcı ve baskıcı iktidarların politikaları, mülteciler, kadınlar, çocuklar, LGBTİ+'lar, işçiler, engelliler gibi hak sahibi özneleri olumsuz etkiliyor. Bu alanlarda çalışan insan hakları savunucuları da baskılardan nasibini alıyor. Hakikatin ortaya çıkması ve adaletin sağlanması amacıyla yürütülen çalışmalar nedeniyle hak savunucuları ve sevdikleri tehdit, fiziksel şiddet, işkence, kötü muamele gibi ağır sonuçlara maruz kalabiliyor. Gözaltılar, yargılamalar ve hapsedilmeler de insan hakları savunucularını baskı altında tutmak için kullanılıyor.
Gelişen teknolojiler de insan hakları savunucuları için olumsuz bir çalışma ortamı yaratabiliyor. Baskıcı rejimler interneti kısıtlayabiliyor, insan hakları savunucularını dijital ortamda izleyebiliyor, çalışmalarını manipüle edebiliyor. "Trol" olarak tanımlanan hesaplar aracılığıyla insan hakları savunucularına yönelik karalama kampanyaları yürütülebiliyor. Bu risklere karşı BM İnsan Hakları Konseyi, yapay zekâ uygulamalarının ve casus yazılımların insanları izlemek amacıyla kullanılmaması çağrısında bulunuyor.
Dayanışma ve Mücadele
İnsan hakları savunucuları, karşılaştıkları baskılara rağmen mücadelelerini sürdürüyor. Kimileri yurtdışı yasağı alırken, kimileri başka ülkelerde mülteci olarak yaşamını sürdürüyor. Ancak bu zorlukları, diğer insan hakları savunucularıyla dayanışarak aşıyorlar. Çünkü insan hakları savunucuları büyük bir aile. Bir insan hakları savunucusuna yönelik baskı, tüm insan hakları hareketine yapılmış sayılıyor. İnsan hakları mücadelesini birlikte yürütenler, birbirlerinin sorunlarını sahipleniyor ve destek oluyor. Dünya İşkence Karşıtı Örgütü (OMCT) gibi kuruluşlar, keyfi olarak tutuklanan insan hakları savunucularının durumunu belgeliyor ve kampanyalar yürütüyor.
İnsan hakları savunucularına yönelik baskılar artarken, dayanışma ve mücadele de büyüyor. Hak ihlallerine karşı ses yükseltenler, adaletin sağlanması için ellerinden geleni yapıyor. Unutulmamalıdır ki, bir insan hakları savunucusuna yönelik baskı, tüm insanlığa yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle, insan hakları savunucularının korunması ve desteklenmesi, adil ve özgür bir dünya için hayati önem taşır.