
Davranışsal Çöküş: İnsanlık Nereye Gidiyor? Şok Eden Deney!
İnsanlık, bilim insanlarının dikkat çekici bir deneyi ve Gazze'de yaşananlar ışığında davranışsal bir çöküşün eşiğinde mi? Sınırsız kaynaklara rağmen adalet ve vicdan eksikliği, insanlığı nasıl bir sona sürüklüyor? Bu soruların cevabını ararken, tarihin sessiz kalanlara neler fısıldadığını da unutmamak gerekiyor.
Davranışsal Çöküş Nedir? Fareler Üzerindeki Korkunç Deney
Amerikalı Toplum Bilimci John B. Calhoun'un 1960'larda yaptığı Universe 25 deneyi, bilim tarihine damgasını vuran ilginç bir çalışmadır. Birkaç çift fare ile başlayan bu deneyde, farelere adeta kusursuz bir dünya sunulur. Yiyecek sınırsız, su bol, barınak güvenlidir. Açlık yoktur, dış tehdit ve tehlike yoktur. İlk başlarda her şey yolunda gider. Yuva olarak buldukları yerde üremeye başlayan fareler, Dünya'ları gibi kusursuz çoğalır, düzen kurulur. Koloni sayısı 2200 sayısına ulaşana kadar sorunsuz ilerler. Ancak bu nüfus zirvesinden sonra çatlaklar görünmeye başlar.
- Güçlü erkekler saldırganlaşır, zayıflar köşelere çekilir.
- "Güzel erkekler" denilen bir grup yalnızlığı seçer; sadece yemekle, kendini temizlemekle yetinir.
- Dişiler yavrularını terk eder, yeni nesillerin yaşamı hiçe sayar.
Ve sonunda koloni, kaynakların sınırsız olmasına rağmen, kendi içinde çöker. Calhoun bu sürece davranışsal çöküş adını verdi. Ona göre sadece yiyecek ve su yetmez; toplum, adaletli ilişkiler ve sağlıklı sosyal bağlar olmadan varlığını sürdüremez.
Gazze'de Yaşananlar ve İnsanlığın Sessizliği
Bugün dönüp bakınca bu deneyin bize fısıldadığı şey, laboratuvardaki farelerden çok daha yakıcı bir biçimde, insanlık sahnesinde karşımıza çıkıyor. Çünkü günümüz dünyasında yiyecek de var, teknoloji de güvenlik duvarları da… Ama adalet, vicdan eksik olunca, insanlık "davranışsal çöküşün" eşiğinde, yıkılmak üzere. Gazze'de yaşananlar bunun en acı göstergesi. Orantısız gücün karşısında çocuklar ölürken, evler yerle bir edilirken, yüzbinlerce insan açlık ve susuzlukla sınanırken dünyanın sessiz kısmı seyirci kalmaya devam ediyor. Sanki "güzel erkekler" misali köşesine çekilmiş, sadece kendi konforunu korumakla meşgul.
Sarayların duvarları yüksek olabilir, servetler sonsuz görünebilir; ama vicdanı susturan her iktidar, eninde sonunda kendi çöküşünü hazırlar. Bugün Gazze'de akan kanı durdurmak için adım atmayan her lider, sadece Filistin'e değil, bütün insanlığa ihanet ediyor. Oysa tarihin bize hatırlattığı bir şey var: Sessiz kalanlar da bu çöküşün parçasıdır. İnsanlık, acıya kayıtsız kalmaya devam ederse, bir gün kendi kolonisini yok eden fareler gibi kendi geleceğini de tüketecektir.
Adalet Olmadan Güvenlik Olmaz
Bugün vicdanın sesiyle ayağa kalkmak, zulme karşı adaletin yanında durmak, sadece Gazze'liler için değil, insanlığın kendi varlığı için bir gerekliliktir. Çünkü adaletin olmadığı bir dünyada kimse güvende değildir. Ama sadece liderler mi? Dünyanın dört bir yanında sıradan insanlar da aynı psikolojiye kapılıyor. Kendi konforlarını, alışveriş alışkanlıklarını, günlük rahatlarını zora sokacak her eylemden geri duruyorlar. Bir ürün boykot etmek, bir yardım kampanyasına katılmak, bir protestoda ses yükseltmek… Bunların hepsi kendi hayatımızda küçük bir rahatsızlık, küçük bir fedakârlık demek. İşte tam da bu yüzden, birçok kişi pasifliği seçiyor. Tıpkı köşesine çekilen o "güzel erkekler" gibi. İnsanlık da aynı akıbete mi sürükleniyor?
Sezai Karakoç'un dediği gibi: "Medeniyet dediğin, iman ve aksiyondur. İmansız aksiyon yıkım, aksiyonsuz iman uyuşukluktur." BM'de ayakta alkışlanan konuşmalara imza atmak ‘Aksiyon’ üzere olmaktır. Slovenya gibi bir devletin Davranışsal Çöküşten kurtulurcasına yaptığı açıklamalar, umut ve ümit vaat ediyor. Dünya Beşten Büyüktür söylemi tam anlamı ile yıllardır dile getirilen bir uyandırma mesajıdır. İlk kez bu kadar etkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Malcolm X in ifadeleri ile; Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter. Bazı batılı ülkelerin farklı hesapları da olsa Filistin Devletini tanıma adına yapılan açıklamalar, bir ilerlemenin göstergesidir. SUMUD gibi bir hareket İnsanlığı aynı akamete uğratmaktan alıkoyacak bir hamledir.
Bir sınırın tam üzerindeyiz. Sayımız deneydeki zirve seviyesinde. Ya yok olacak vicdanlar ya da tarihe gömülecek tüm soykırımlar.