Bir ironi, bir çelişki... Bazen her şeyi özetler. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in hakkındaki "yat" iddialarına Halk TV'de yanıt vermesi, tartışmaları alevlendirdi. Hakkında yakalama kararı çıkardığı kanal, şimdi itibarını koruma platformu oldu. Bu durum, "Hukuk mu, algı yönetimi mi?" sorusunu akıllara getirdi.

Çelişki mi, Hukukun Sakızı mı?

Bir medya kurumunu, çete liderinin sözleriyle "suç mahalli" ilan edeceksin. Sonra da itibarın söz konusu olunca aynı kurumu "kurtarıcı" göreceksin. Bu, sadece bir çelişki değil. Hukukun çiğnenmesidir. Savcı Bey belki de şöyle düşündü: "İddialar büyümeden cevap vereyim. Ama nerede? Güvenilir, yaygın ve izlenen bir kanal lazım..." Ve aklına ilk gelen yer Halk TV oldu. Yani, "yakalanması gereken"in evi, "sığınma hakkı"na dönüştü. Bu tablo, hukuk devletinde değil, ancak bir kara komedide mümkün olur.

Neden Halk TV? Güven ve İzlenirlik mi?

Savcı Bey, Halk TV yerine TRT'ye, Sabah'a veya A Haber'e çıkamaz mıydı? Neden "şüpheli" gördüğü bir mecraya koştu? Cevap basit: Çünkü orası izleniyor, çünkü orası güvenilir. Çünkü orası, hala gazetecilik yapıyor. İşte bu güveni, bu haberciliği cezalandırmak için önce kanalın sahibini hedef aldılar. Ama sıra kendi itibarlarına gelince, hiçbir şey olmamış gibi o kapıya dayandılar.

Vidalarla Sıkılan Sistem

Hukukun çivisi çıkmaz, hukuk, çivisiyle yerinde durur. Ama bu ülkede çiviler söküldü, yerine sadece vidalar kaldı. Kimin elinde tornavida varsa, sistemi o sıkıyor. Bu durum, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki endişeleri daha da artırıyor. Hukukun üstünlüğü ilkesi yerine, algı yönetiminin ön plana çıkması, adalete olan güveni sarsıyor.

Bu olay, Türkiye'deki medya ve yargı ilişkilerinin ne kadar karmaşık ve çelişkili olduğunu bir kez daha gösterdi. Halkın haber alma hakkı ve yargının bağımsızlığı arasındaki dengeyi korumak, demokratik bir toplumun temel unsurlarından biridir. Umuyoruz ki, bu tür olaylar, hukukun üstünlüğüne olan inancı zedelemez ve adaletin tecelli etmesine engel olmaz.