
Ukrayna Savaşı: Barış Müzakereleri Çıkmazı! NATO Çöküyor mu?
Ukrayna Savaşı dördüncü yılına girerken, barış müzakereleri umutları giderek azalıyor. Rusya'nın askeri üstünlüğü ve Batı'nın bölünmüşlüğü, savaşın seyrini değiştirecek bir çözüme ulaşmayı zorlaştırıyor. Peki, Ukrayna'da barış mümkün mü? NATO'nun geleceği ne olacak?
Ukrayna'da Barış Müzakereleri Neden Tıkandı?
Ukrayna'daki savaş, küresel bir vekalet savaşına dönüşmüş durumda. Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü yeniden sağlama ve NATO üyeliği hedefleri, askeri olarak gerçekçi görünmüyor. Rusya ise Ukrayna'nın tarafsızlaştırılmasını ve NATO'nun jeopolitik stratejilerinden vazgeçmesini istiyor. Bu talepler, Batı ve Ukrayna için kabul edilemez durumda. Trump'ın olası başkanlığı, durumu daha da karmaşık hale getirebilir.
Avrupa emperyalist devletleri, özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya, barışın ertelenmesini istiyor. Erken bir barış, Rusya'ya karşı stratejik avantajın kaybı anlamına gelebilir. Ayrıca, Ukrayna'da müzakere fikrinin ihanet olarak görülmesi, müzakere talebinin "teslimiyet" olarak sunulması, ideolojik bir katılaşmaya yol açmış durumda. Barış diplomasisi, özellikle ABD, AB ve NATO tarafından baştan beri zehirli hale getirilmiştir.
Rusya'nın şu anda acilen bir müzakereye yanaşmaya ihtiyacı yok, çünkü askeri olarak üstün durumda ve sahada ilerliyor. Ukrayna ordusu ağır baskı altında ve kayıpları devasa boyutta. Eski Başsavcı Yuriy Lutsenko'ya göre, 500 bine kadar asker ölmüş olabilir. Toplu firarlar da söz konusu. Rusya'nın mevcut pozisyonu ise hala sabit ve net: Askeri olarak ilerlemeye devam etmek ve ancak kendi toprak kazanımlarının tanınacağı bir barış anlaşması temelinde müzakereye oturmak.
NATO'da Neler Oluyor?
Ukrayna'nın ise artık ne bir karar alma ne de kendi başına müzakere etme gücü var. Ukrayna, tam anlamıyla dışa bağımlı hale gelmiştir. Zelenski'nin "zafer planı", aslında çaresiz bir NATO'yu savaşa çekme girişimi olarak değerlendirilebilir. Trump'ın Ukrayna ve NATO'nun geleceği ile ilgili açıklamaları, NATO güçleri arasındaki şaşkınlığı ve çaresizliği daha da belirginleştirmiştir.
"Gönüllüler Koalisyonu" ile Trump arasındaki mevcut stratejik farklılıklar NATO'yu, askeri-politik bir blok olarak hareket etme yeteneğini temelden sorgulatan yapısal bir krize sürüklemiş durumda. Bu koalisyon, Trump ile Zelenski arasındaki anlaşmazlığın ardından, proaktif bir şekilde değil, dramatik bir kontrol kaybına tepki olarak ortaya çıktı. Kendisi tamamen yapısal bir plandan yoksun: Yetki yok, kuvvet yapısı yok, siyasi koordinasyon yok, uluslararası hukukta bir dayanak yok.
- Fransa diplomatik olarak arabuluculuk yapmak istiyor.
- İngiltere tırmanışa güveniyor.
- Almanya aslında hiç sorumluluk almak istemiyor.
- Polonya mümkün olduğunca çok ABD desteği istiyor ve AB komutasını reddediyor.
Sonuçta bu bir koalisyon değil, belirsizliğe ve sembolik politikalara dayalı semptomatik bir çıkar ittifakıdır.
ABD ve Avrupa Arasındaki Ayrılıklar NATO'yu Çöküşe mi Sürüklüyor?
Trump, NATO içinde mutabakat mekanizmasını engelliyor. AB ülkeleri "bağımsız" ama parçalanmış bir şekilde silahlanmakta. Fransa, Almanya ve diğer AB ülkeleri, kendi silahlanma programlarını AB girişimleri olarak ilerletiyorlar. Bunun sonucu paralel komuta yapıları, silah geliştirmede rekabet, standardizasyon eksikliği. Örneğin Macron, NATO karargahından geri bildirim almadan kendi kafasına göre Avrupa barış gücü kurulmasını öneriyor. Polonya ise aynı zamanda ABD ile ikili işbirliğini tercih ettiğini duyuruyor.
Sonuçta NATO bölünmüş, zayıflamış ve giderek meşruiyetini yitirmiş durumda. Kendisi fiili olarak artık birleşik bir askeri blok değil, artan iç rekabet, farklılaşan çıkarlar ve siyasi erozyonun olduğu bir ittifaktır. Ukrayna'daki savaş bu bölünmeyi görünür hale getirdi ve hızlandırdı. AB, bu boşluğu "stratejik özerklikle" doldurmaya çalışıyor; ancak bunu dağınık, koordinesiz bir biçimde ve gerçek bir kapasiteye sahip olmadan yapıyor.
Ukrayna'da savaşın bir barış anlaşması ile ne zaman bitebileceği henüz belli değil. Gelebilecek olan barışın ne kadar barış olarak adlandırılabileceği ise elbette tartışma konusu olacaktır. Bu savaşın hemen durması elbette olumlu bir durum yaratacaktır. Fakat buna karşılık devreye girecek olan dönemin adil bir barışı içermeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Çünkü Ukrayna'daki ganimetin büyük bir bölümünü ABD ve Rus emperyalizmi kendi arasında paylaşacaktır. Ukrayna halkları ve emekçi sınıflarına ise şimdiden zombileşmiş olan Ukrayna devleti sayesinde katmerleşmiş bir sömürü ve baskı sistemi geriye kalacaktır. Bu sistemin değişmemesi için ABD'li, Avrupalı, Rus ve diğer emperyalist güçler ellerinden geleni yapacaktır.